Her şey geçmişe, bugünden daha güzel günlere, duyulan özlemle başladı. Domatesler eskiden burcu burcu kokardı, şimdiki gibi diri ama saman gibi değildi, çilekler küçüktü ama tadı ağzınızdan, kokusu burnunuzdan saatlerce gitmezdi, yoğurt şimdiki gibi tatsız değildi, hele de süzme olursa. Bu düşünceler tıpkı benim gibi sizin de aklınıza gelmiştir zaman zaman. Haksız da değiliz gıda üretimi endüstriyelleştikçe, ürünler daha fazla kişinin beğeneceği şekilde tasarlanmaya başladıkça, tatlar da tek tipleşti ve tatsızlaştı.

Bu tatları geçmişte bırakıp sadece özlem duymak yerine birşey yapmaya karar verdim, ve hala önemli bir çoğunluğun evde ürettiği yoğurtla işe başladım, sonra reçel geldi, sonra marmelat, sonra ekmek, sonra peynir…

Bu denemeleri sosyal medyada paylaştıkça, özlemimi paylaşanların hiç de az olmadığını gördüm. Tarif isteyenlere tek tek tarif vermenin, satın almak isteyenlere satmak için değil kendim için ürettiğimi söylemenin ne kadar zor olduğunu gördüm, ve bu bilgilerin, sosyal medya kalabalığında kaybolmaktansa, derli toplu olarak bir mecrada yer almasını isteyerek bu maceraya giriştim.

Bir özlemle başlayan bu macerayı amatörce denemelerin ötesinde, yine amatörce hevesi kaybetmeden, daha iyiye ulaşmaya çalışan bir sürece çevirmek için yola çıktım. Özlem duyduğum tatların ne kadarını kendi ellerimle yapabilirsem, bu tatları ne kadar iyileştirebilirsem o kadar mutlu olacağım. Bu yolculukta hep daha iyisini ararken öğreneceklerimi ise, geçmişe özlem duyan, fakat benzer bir yolculuğa çıkacak zamanı bulamayan sizlerle paylaşacağım.

Destekleriniz için şimdiden çok teşekkürler.